Aşk Duyarlığı
Uzanır fildişi tuşlarına
Perdeleri çekili odaların birinde
Sabırsız, gergin ve usta parmaklar
Ve çalınır kızlığı, dolendo.
Gecenizde ansızın duyduğunuz sestir bu.
Hep kendi dünyasında olacak biliyordu,
Üstelik ne kadar var görmedi.Nasıl duyar?
DuyarVe alınır yalnızlığı, dolendo
Gecenizde ansızın döktüğünüz yastır bu.
behçet necatigil
4 Temmuz 2009 Cumartesi
Beyaz Bir Gemidir Ölüm
sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde olurum
kötü geçen bir güzü
ve umutsuz bir aşkı anlatan
rüzgarla savrulan kâğıt parçalarına
yazılmış dağıtılmamış bildiriler gibi
uzun bir yolculuğa hazırlanan
yalnız bir yolculuğa.
çünkü beyaz bir gemidir ölüm.
siyah denizlerin hep çağırdığı
batık bir gemi ,
sönmüş yıldızlar gibidir
yitik adreslere benzer ölüm
yanık otlar gibi.
sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde ölürüm.
sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde olurum
kötü geçen bir güzü
ve umutsuz bir aşkı anlatan
rüzgarla savrulan kâğıt parçalarına
yazılmış dağıtılmamış bildiriler gibi
uzun bir yolculuğa hazırlanan
yalnız bir yolculuğa.
çünkü beyaz bir gemidir ölüm.
siyah denizlerin hep çağırdığı
batık bir gemi ,
sönmüş yıldızlar gibidir
yitik adreslere benzer ölüm
yanık otlar gibi.
sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde ölürüm.
29 Mayıs 2009 Cuma
13 Mayıs 2009 Çarşamba
11 Mayıs 2009 Pazartesi
Şiirin Anısı
bir yeni oğlak daha sıçrayabilir
senin üzüntüyle dokunmuş sesinden
gözlerinin parlayan nehirlerinden
uzak yazlardan, incir sütlerinden
bir yeni ülke daha çizilebilir
karşı kayalardaki tanıdık göğe
kuşların kanadındaki yalçın vadiye
akdeniz kokuşlu lirik mağaraya
bir yeni anlam daha uç verebilir
yalnızın abandığı abanoz acıdan
ilerleyen ormana doğru dalıp gitmiş
çocukluğunu yaşayan anılardan
bir yeni güz daha dağılabilir
kırların göğsündeki şiire
karlara gömülmüş göğ ekine
ağıla ağan akşama ve buzağıya
YUNUS KORAY
bir yeni oğlak daha sıçrayabilir
senin üzüntüyle dokunmuş sesinden
gözlerinin parlayan nehirlerinden
uzak yazlardan, incir sütlerinden
bir yeni ülke daha çizilebilir
karşı kayalardaki tanıdık göğe
kuşların kanadındaki yalçın vadiye
akdeniz kokuşlu lirik mağaraya
bir yeni anlam daha uç verebilir
yalnızın abandığı abanoz acıdan
ilerleyen ormana doğru dalıp gitmiş
çocukluğunu yaşayan anılardan
bir yeni güz daha dağılabilir
kırların göğsündeki şiire
karlara gömülmüş göğ ekine
ağıla ağan akşama ve buzağıya
YUNUS KORAY
ANNE . .
Bırak kalsın masada ekmek testide su
Ayna puslu, pencere camı kirli
Bırak kalsın saçların dağınık, gözlerin uykulu.
Saksıdaki çiçek susuz, kedi yalını bekler bir köşede
Bırak kalsın meyve ağaçta, kırlangıç havada
Dama düşen ince bir yaz yağmuru...
Yoruldun artık, bütün gün didinip durdun
Toprak bile, gök bile, deniz bile bir yerde yorulur.
Bırak kalsın süpürge duvarda, sabun kovada
Anne, gel yanıma otur.
AHMET ERHAN
Bırak kalsın masada ekmek testide su
Ayna puslu, pencere camı kirli
Bırak kalsın saçların dağınık, gözlerin uykulu.
Saksıdaki çiçek susuz, kedi yalını bekler bir köşede
Bırak kalsın meyve ağaçta, kırlangıç havada
Dama düşen ince bir yaz yağmuru...
Yoruldun artık, bütün gün didinip durdun
Toprak bile, gök bile, deniz bile bir yerde yorulur.
Bırak kalsın süpürge duvarda, sabun kovada
Anne, gel yanıma otur.
AHMET ERHAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)